Vücudundaki ağır yanıklar nedeniyle yaklaşık 6 ay önce tedavi için getirildiği Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde annesinin terk ettiği 21 aylık Fas uyruklu Galya bebek, tedavisinin tamamlanmasının ardından devlet koruması altına alındı.
Yaşadığı evde çıkan yangında yaralandığı tahmin edilen bebek, yaklaşık 6 ay önce vücudunun yüzde 30'unda oluşan ikinci ve üçüncü derece yanıklarının tedavisi için başka bir hastaneden ambulansla Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesine sevk edildi.
Annesinin hastanede bıraktığı Galya'nın 'her şeyi' hemşireler oldu
Hastaneye getirildiğinde yanında bir yakını olmayan Faslı bebek, Yanık Merkezi'nde tedavi altına alındı. Ertesi gün, yaralı olan annesi de başka bir hastaneden buraya sevk edildi ancak anne, kızının yanında kısa bir süre kaldı ve irtibat bilgisi bırakmadan ayrıldı.
Annesinin hastanede "Galya" diye seslendiği ancak kimlik bilgilerine ulaşılamadığı için ismi "Acil bebek 1" diye kayıtlara geçen kız çocuğuna, hastane çalışanları anne ve babalık yaptı.
Minik Galya'nın tedavisi yaklaşık 6 ay sürdü. Galya taburcu edildi ancak yakınlarının sahip çıkmaması nedeniyle devlet korumasına alındı. Galya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü görevlilerine teslim edildi.
"Herkes onunla çok yakından ilgilendi"
Yanık Merkezi Sorumlu Hekimi Prof. Dr. Mustafa Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Galya'nın, evlerinde çıkan yangının ardından vücudunda yüzde 70 civarında derin yanıklar oluşması nedeniyle hastaneye getirildiğini aktardı.
Hastaneye getirildiğinde Galya'nın yalnız olduğunu söyleyen Turan, "Ertesi gün annesi geldi. Annesi de buraya getirilirken, daha önce Beylikdüzü Hastanesi'nde kaldığı belirtildi. İki gün uzun süre uyudu. Onda da yanık vardı. İyileştikten sonra ayrıldı. Daha sonra bağlantımız olmadı. Birkaç kere acile geldiğini duyduk. Devlet ulaşmaya çalıştı. Bir türlü bağlantı kurulamadı. O yüzden sosyal hizmetler, çocuğun tedavi ve bakımını üstlenecek." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Turan, burada, bütün hastaların misafirleri, ailelerinin bir ferdi olduğunu belirterek, "O da bizim çocuğumuz oldu. Bütün ablaları, ağabeyleri, doktorlar herkes onunla çok yakından ilgilendi. Bizim kliniğimizin maskotuydu." ifadelerini kullandı.
İlk adımlarını hastanede attı
Bebeğin tedavi süreci hakkında bilgi veren Turan, Galya'nın uzun süre yoğun bakımda kaldığını, ciddi ameliyatlar geçirdiğini, hayatta kalması için çok uğraşıldığını ve kendisinin yaşama tutunduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Mustafa Turan, bebeğe, sakat kalmaması için "yanık kontraktörü" olarak adlandırılan, eklemlerin çalışabilmesini sağlayan operasyonlar ve yama işlemleri yapıldığını aktardı.
Bebeğin hastanede yürümeye başladığını dile getiren Turan, ağır geçen ameliyatlarından en önemlisinin de yürümesini ve düzgün basmasını engelleyen ayak yanıklarına yönelik olduğunu anlattı. Turan, Galya'nın sağ ayağındaki lezyonların düzeltildiğini, sakat kalmaması için gerekli işlemlerin yapıldığını belirtti.
Turan, Galya'nın hastaneden taburculuğuna ilişkin, şöyle konuştu:
"Sahipsizlik durumu söz konusu olduğu için sürecin başından itibaren devletin ilgili birimleriyle temas halindeydik. Onlar da incelediler, durumu değerlendirdiler ve taburculuk sürecinde de devlet, sosyal hizmetler çocuğu bugün teslim alacak. Hüzünlüyüz, bir yandan da tedavisi olduğu için sevinçliyiz. Çocuk buraya kontrollere gelecek. Bir sorun ya da ileride düzeltmemiz gereken şeyler olursa onları yapacağız. O da bizim manevi çocuğumuz oldu."
Ona "anne ve babalık" yapan hemşireler hüzünlü
Bebeğin bakımını üstlenen hemşirelerden Kevser Aslan da Galya'nın hastaneye ilk kabulünü kendisinin yaptığını dile getirdi.
Aslan, Galya'nın terk edildiğini anladığında çok üzüldüğünü, onu hemen benimsediğini fark ettiğini anlattı. Kendi çocukları gibi davranmaya çalıştıklarını ve bununla ilgili hiçbir sorun yaşamadıklarını söyleyen Aslan, ailesinin eksikliğini hissettirmediklerini düşündüğünü ifade etti.
Zamanla kendilerini Galya'nın anne babası gibi hissetmeye başladıklarını belirten Aslan, "Birbirimize çok fazla bağlandık farkında olmadan. Tedavisinin bitmesi aslında bizi çok mutlu ediyor. Aynı zamanda, aramızdan ayrılacağı için çok da üzülüyoruz." dedi.
Kevser Aslan, Galya'yla beraber geçirdikleri süreçte kendisine nasıl bakım sağladıklarına ilişkin şöyle konuştu:
"Sanki ailemizden bir üyeymiş gibi tüm alınması gerekenleri aldık ve yapılması gerekenleri hiç düşünmeden yaptık. Zorlandığımız konular tabii ki oldu deneyimimiz olmadığı için. Örneğin mama, biberon seçimi konusunda zorlandık. Basit şeyler ama bebek için önemli olan konulardı. Biz de bunları öğrenmiş olduk. Aramızdan ayrılmasını istemiyoruz ama artık onun da bir yaşantısı olduğu için gitmesi, tedavisi bittiği için hastane şartlarında daha fazla kalmaması gerekiyor. Duygusal olarak, aramızdan ayrılacağı için çok yoğun hissediyoruz. Hayatın kendisine güzellikler getirmesini isterim. Umarım hiç üzülmez."
Tek temennileri Galya'nın huzurlu bir hayatı olması
Hemşire Halil Mutlu da Galya bebeğin hastaneye geldiği ilk zamanlarda bebek bakımıyla ilgili ne yapacaklarını tam olarak kestiremediklerini, bakmakta zorlanabileceklerini düşündüklerini ancak hep birlikte bunun üstesinden geldiklerini dile getirdi.
Yeri geldiğinde annesi, babası, ağabeyi oldukları Galya için ellerinden gelenin fazlasını yapmaya çalıştıklarını, hayatlarından ödün vererek, kendilerini onun hayatına adadıklarını anlattı.
Mutlu, bu süreçte çok yoğun duygular yaşadıklarını, bebekle birbirlerine çok bağlandıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Tedavisi bitti. Hepimiz neredeyse ağlayacak duruma geldik. Gitmesini istemiyoruz ama tedavisi bittiği için artık kendi hayatına dönmesi gerektiğini de düşünüyoruz. İnşallah bundan sonra huzurlu bir hayatı olur diye temennide bulunuyoruz. İlk defa kimsesiz bir bebek baktığımız ve yaklaşık 20-25 gün sonra kendim de baba olacağım için bir nevi kendi bebeğimize bakıyormuşum gibi hissettim. Bizim hastamızdı ama aynı zamanda hem bebeğimiz hem ekibimizin bir parçasıydı. Onunla güldük, onunla eğlendik, onunla yedik, onunla içtik. Hayatımızın her yerinde 7/24 bebeğimiz vardı. Duygularımı tarif etmek mümkün değil. Üzgünüz, mutluyuz, karmaşık duygular içerisindeyiz. Ona bırakacağım en büyük mesaj şu olabilir: Allah'ım bundan sonra yüzünü güldürsün inşallah."